Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Belaynesh Chekol, yapay zekâ ile zihin okuma teknolojilerinin geldiği aşamaları ve bu teknolojilerin bireyler üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Özellikle Meta gibi büyük teknoloji şirketlerinin nörobilimle entegre çalışmalar yaptığına dikkat çeken Chekol, bu bağlamda yapılan araştırmaların önemli sonuçlar doğurabileceğini belirtti.

Dr. Chekol, Meta'nın araştırma ekibinin geliştirdiği bir modelin, bireylerin düşüncelerini tahmin etmede yüzde 80 doğruluk oranına ulaştığını iddia etti. Bunun yanı sıra Texas Üniversitesi'nden araştırmacıların yapay zekâ ile beyin aktivitelerini kelimelere çevirme başarısı, konuşma bozukluğu yaşayan bireyler için umut verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu tür teknolojilerin kişisel mahremiyet ihlali gibi ciddi etik sorunları da beraberinde getirdiğini vurguladı.

Zihin okuma teknolojilerinin bireylerin mahremiyet haklarını nasıl etkileyebileceğini de ele alan Dr. Chekol, şirketlerin bu tür teknolojileri kullanmaya başlaması halinde, bireylerin özel düşüncelerine ve sırlarına erişerek onları kontrol etme ve manipüle etme yetkisine sahip olabileceklerini dile getirdi. Bu durum, bireysel özerklik ve veri güvenliği açısından ciddi riskler taşımaktadır.

Veri toplama süreçlerinin etikliği üzerine de değerlendirmelerde bulunan Chekol, kullanıcı verilerinin dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğini belirtti. Kullanıcılardan toplanan verilerin nasıl toplandığı, saklandığı, kullanıldığı ve paylaşıldığı konularında şeffaflık sağlanması gerektiği ifade edildi. Ayrıca bireylerden elde edilen sinirsel verilerin, mahremiyetini korumak için sıkı etik değerlendirmeler gerektirdiği vurgulandı.

Dr. Chekol, nöral verilerin mülkiyeti konusunda da kullanıcıların bilgilendirilmesi gerektiğini ifade etti. Bu çerçevede bazı temel etik ilkeler önerdi. İlk olarak, kullanıcıların nöral verilerinin amacı, formatı, süresi ve mülkiyeti hakkında tam bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı. Kullanıcıların rızalarının geri alınabilir olması da önemli bir etik ilke olarak belirtildi. Ayrıca, bireylerin teknolojinin potansiyel faydaları ve sınırlamaları konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Gizlilik koruması da önemli bir mesele olarak gündeme geldi. Nöral verilerin güvenliğinin sağlanması adına yeterli önlemlerin alınması gerektiğini ifade eden Chekol, yapay zekâ kullanımında denge sağlanmasının önemli olduğunu belirtti. Hem aşırı bağımlılık hem de bu teknolojileri tamamen göz ardı etmenin sorunlara yol açabileceğinin altını çizdi.

Ayrıca yapay zeka teknolojilerinin yasal uyumluluk anlamında da ulusal ve uluslararası yasalarla uyumlu olması gerektiğini düşündüğünü ekledi. İlgili cihaz ve sistemlerin gelişen standartlara uyum sağlaması gerektiği ifade edildi.

Dr. Chekol, bu tür teknolojilerin bireylerin düşünce süreçlerine müdahalede bulunduğunu dile getirdi. Elde edilen verilerin kullanıcı rızası olmaksızın toplanması ve kullanılması durumunda, bu durum ciddi bir etik ihlal olarak değerlendirilebilir. Kullanıcıların mahremiyetinin ihlal edilmesinin yanı sıra, güven ve özerklik üzerinde de olumsuz etkileri olabileceği kaydedildi.

Zihin okuma teknolojisinin potansiyel psikolojik etkilerini de ortaya koyan Dr. Chekol, bireylerin kendi düşüncelerinin aşırı bilincine varmasının, yargılanma veya manipülasyon korkusuna yol açabileceğini belirtti. Bu durum, kişisel ilişkileri zorlayabilir ve topluluklar arasında gerilimlere neden olabilir.

Sonuç olarak, Dr. Chekol, zihin okuma teknolojilerinin sunduğu potansiyel faydaların yanı sıra gizli risklerin de bulunduğunu belirtti. Bu tür teknolojilere tamamen bağımlı olmak veya onlardan tamamen kaçınmak yerine, bireylerin ve toplulukların bu teknolojileri daha iyi anlamaları ve bir denge sağlamalarının önemine vurgu yaptı.